Siyasi risk sürmedikçe karamsar tablo kalıcı değil

Darbe girişiminin piyasaya etkilerini Emlakjet’e değerlendiren ALB Forex Araştırma Uzmanı Rıdvan Baştürk, “Siyasi riskin giderek azalması TL cinsi varlıkların değer kayıplarını telafi edebilir. Faiz hemen düşmese de olayların konutta arz ve talebi etkilemesi zayıf bir ihtimal” diye konuştu

[if gte mso 9]> 0 0 1 640 3648 ktütükt 30 8 4280 14.0 Normal 0 false false false EN-US JA X-NONE

Yurtiçinde yaşanan darbe girişiminin ardından TL cinsi varlıklarda sert değer kayıpları oluşurken gelişmelerin gayrimenkul piyasasını nasıl etkileyeceği de merak konusu oldu. Uzmanlar etkilerin orta vadede toparlanacağını söylerken, siyasi riskin devam etmemesi gerektiği konusunda birleşiyor. Önümüzdeki süreçte yurtiçinde tansiyonun yüksek kalmasının tahvil faizi ve ülke risk priminin mevcut yükselişlerine devam etmesine neden olabileceğini ve bu durumun TL cinsi varlıklar üzerinde baskının devam etmesini sağlayacağını belirten ALB Forex Araştırma Uzmanı Rıdvan Baştürk, konuyu Emlakjet ’e değerlendirdi.

Yurtiçinde siyasi risklerin giderek azalmasının oynaklığı azaltacağı gibi yurtiçinden çıkan paranın, tekrar yurtiçine girmesi ile birlikte TL cinsi varlıklarda yaşanan değer kayıplarının da telafi edilmesine olanak sağlayabileceğini söyleyen Baştürk, “Bu aşamada tahvil faizlerinin geri gelmesi kredi maliyetlerini aşağı çekebilir. Yurtiçinde yaşanan darbe girişiminin tansiyonu artırdığını söyleyebiliriz. Bu riskli ortamda yurtiçinden para çıkışları söz konusu. 2 yıllık gösterge tahvil faizi yüzde 9.60’a kadar yükselirken, Borsa İstanbul’da yüzde 15’e yakın değer kayıpları yaşandı. TL’deki satışlar sonrası ise dolar kuru 3,09 ile tarihi rekor kırdı” dedi.

Kredi notlarının akıbeti önemli olacak

Bu aşamada kredi derecelendirme kuruluşlarından gelecek not kararları önemli olacağını kaydeden Baştürk, “Hafta içerisinde S&P’nin sürpriz bir şekilde not indirime gitmesi sonrasında diğer önemli rating şirketleri Moody’s ve Fitch’e ilişkin not indirim endişeleri artış gösterdi ve bu durum TL cinsi varlıklar üzerinde baskı yaratıyor. Özellikle Moody’s’in yatırım yapılabilir düzeyde olan notumuzu çöp seviyesine indirmesi durumunda yurtiçinde yaklaşık olarak 10 milyar dolar çıkış gerçekleşebilir. Bu aşamada Türkiye ekonomisi sıkıntılı bir süreç geçirebilir ve yurtiçinde yatırımlar sıkıntıya girebilir” değerlendirmesinde bulundu.

Arz ve talep büyük oranda etkilenmez

Her ne kadar kısa vadeli tablo karamsar bir görünüm içerse de bunun kalıcı olmayacağını düşündüklerini dile getiren Baştürk, “Düşük küresel büyüme ve deflasyonist bir dünyada reel büyüme gösteren diğer ekonomiler gibi Türkiye de tekrar ön plana çıkacaktır. Ülkece içinde bulunduğumuz kötü günlerin atlatılması ile birlikte TL cinsi varlıklara (tahvil, hisse vb.) olan yabancı ilgisi tekrar artacaktır” dedi.

Baştürk şöyle devam etti: “Yurtiçinde yaşanan olayların gayrimenkul piyasası üzerinde kısa vadede arz ve talebi etkilemesi zayıf bir ihtimal olarak gözükmekte. Ancak yurtiçinde siyasi tansiyonun yüksek kalması gayrimenkul piyasası açısından da orta ve uzun vade için risk teşkil edebilir. Yurtiçinde yüksek tansiyon beraberinde para çıkışlarını getireceği gibi faizlerde yükselişler, tüketici güveni ve yatırımlarda ise düşüşler görebiliriz. Bu durum gayrimenkul piyasası açısından olumsuz etikler doğurabilir. Ancak yurtiçinde mevcut siyasi risklerin giderek azalması, halihazırda genişlemeci söylemlerde bulunan büyük merkez bankalarının da etkisiyle yurtiçine para girişlerini hızlandıracağı gibi yatırımları ve tüketici talebini canlandırabilir. Bu durum gayrimenkul piyasasının normal seyrine devam etmesine katkı sağlayabilir.”

Faizin düşmesi sınırlı kalabilir

Merkez Bankası’nın sadeleştirme politikası çerçevesinde faiz indirimlerine devam ederken koridorunun alt ve üst bandı arasındaki farkın 150 baz puan ile tarihin en dar aralığına geldiğini belirten Baştürk, ayrıca şu değerlendirmede bulundu: “Son dönemde kurda yaşanan yukarı yönlü hareketlerin enflasyona olumsuz etkide bulunma beklentisi, siyasi tansiyonun sürmesi ve Fed’in faiz artırım beklentilerinin devreye girmesi gibi riskler Merkez Bankası’nın önümüzdeki süreçte faiz indirim konusunda elinin rahat olmadığını göstermekte. Merkez Bankası her ne kadar Mart ayından bu yana faiz indirimi uygulasa da bunun konut kredi faizleri üzerinde etkisinin sınırlı kaldığını görmekteyiz. Mart ayı başlarında yüzde 14.50 civarında seyreden konut kredi faiz oranları Temmuz ayı ortası itibariyle yalnızca 85 baz puan gerileyerek ve yüzde 13.65 seviyelerine çekildi. Bu nedenle Merkez Bankası’nın faiz indirim marjının daraldığını düşünürsek konut kredi faizlerinde düşüş eğiliminin de oldukça sınırlı kalması mümkün.”

Emlakjet Haber

EndFragment